FISCAOECONOMIA, cilt.7, ss.94-119, 2023 (Hakemli Dergi)
Bu çalışma 1990’lı yıllardan sonra gündeme yerleşen ekolojik krizin belirlediği çoklu krizin düğüm noktasında
durduğunu söyleyebileceğimiz tarım gıda alanındaki dönüşüme odaklanmaktadır. Türkiye özelinde bu dönüşümü
tartışan makale, günümüz dünyasında tarım ve gıda sorununun kaynağında yalnızca tarımsızlaşma (deagrarianisation) ya da tarımın kapitalistleşmesinin bulunmadığını iddia ediyor. Her ne kadar bunlardan tamamen
ayrı görülemeyecek olsa da köylüsüzleşme (de-peasantisation) ve kırsalsızlaşma (de-ruralisation) eğilimlerinin
giderek tarım sorunun yerini aldığı iddiasını tartışmayı amaçlıyor. Bu bağlamda kentler, giderek kırsal alanlarını
ve tarımsal üretim kapasitelerini kaybederken öte yandan agro ekoloji çerçevesinde gelişen yeni üretim
biçimlerine ve kentsel gıda alanında ortaya çıkan alternatif gıda ilişkilerine sahne oluyor. Makale bu karşı hareketi
ve onların daha ekolojik bir topluma doğru değişimi örgütleme kapasitelerini sorguluyor. Dolayısıyla, bu makalede
kırsalsızlaşan kentlerde gıda sorununun, ekolojik krizin güncel bir görünümünü ortaya koymasının yanı sıra, insan
dışı doğa ile tahakküm ve sömürüye dayanmayan yeni ve farklı türde ilişkilenme arayışının da ana mecralarından
biri haline geldiği iddiası tartışmaya açılıyor.
This article focuses on the transformation in the field of agri-food, arguably standing at the nodal point of the
multiple crises determined by the ecological crisis that has been on the agenda since the 1990s. Discussing this
transformation in the particular case of Turkey, the article argues that the current food problem is not merely
rooted in de-agrarianisation or the capitalist transformation of agriculture. Although it cannot be seen
completely separate from these, the paper aims to discuss the claim that de-peasantisation and de-ruralisation
tendencies gradually supersede the agrarian question. In this context, cities are gradually losing their rural areas
and agricultural production capacities while new forms of production are emerging through agroecology and
alternative food relations within the urban food space. The article questions these counter-movements and their
capacity to organise a change towards a more ecological society. Therefore, the paper argues that the food crises
in de-ruralised cities have become not only a contemporary manifestation of the ecological crisis but also one of
the main paths for searching for new and different relations with non-human nature which do not rely on
domination and exploitation.