Geleceğin Sanatı Öngörülebilir mi?


Batur İ. H.

2. Uluslararası Sanat Sempozyumu Sürüm 21, Muğla, Türkiye, 26 - 28 Eylül 2017, ss.63-75, (Tam Metin Bildiri)

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Muğla
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.63-75
  • Galatasaray Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Tarih, geçmiş olguları sebep-sonuç ilişkisi içinde açıklayan bir disiplindir. Bu disiplinin tüm dalları gibi, sanat tarihi de ele aldığı konuyu belli bir nedensellik içinde inceler. Dolayısıyla sanat dediğimiz olguyu bir yanıyla kendi yaratım süreci içinde, bir yanıyla da çevresel faktörlerin etkisini gözeterek değerlendirmek gereklidir. Nedensellik bağıntısı, felsefenin de üzerinde önemle durduğu konuların başında gelir, öyle ki, ortaya çıkış ve gelişim süreçleri göz önüne alındığında, felsefe dediğimiz araştırma sahasının esasen bir nedenler bilimi olarak tarifi mümkündür.  Nitekim Antik Yunan’da ilk ortaya çıktığı çağlardan itibaren felsefi arayış, doğada gözlemlenen olaylar arasındaki bağlantıya ve bunların gerisindeki ilk neden yahut nedenlere yönelik bir meraktan türemiştir. Doğa filozoflarının başlangıçta salt mekanik koşullandırma üzerinden izaha kalkıştıkları nedensellik bağıntısı, giderek katı mekanizmin dışında açıklamalar bulma gereği hissetmiş, Anaxagoras’tan Platon’a, Aristoteles’ten Hume’a dek birçok filozofun derinleştirmek zorunda kaldığı bir mesele hâlini almıştır. Nedensellik bağıntısının kabulünün de reddinin de zorlayıcı yanları söz konusudur. İkinci durum bizi zaten başlı başına bir absürdite içine sokarken, birinci durumun da doğurduğu determinizm sonucu insan hürriyetine alan bırakmama riski taşır. Determinizm içinde sıkışıp kalma tehlikesine karşı insanoğlunun bulduğu pratik çözümlerden biri sanat olagelmiştir. Yaratım süreci itibariyle özgürlüğe ve nedenler zincirinden bir kaçışa kapı aralayan sanat, tâbi olduğu dışsal ve tarihsel koşullar itibariyle ise yine belli bir nedenselliğin içinde yer almak zorundadır. Makalemde söz konusu nedenselliği bugünden geleceğe tahmin yoluyla işlettiğimizde, geleceğin sanatının belirleyici unsurlarının neler olabileceğine dair öngörülerde bulunmanın koşullarına dair bir zemin çalışması gerçekleştirme amacını güttüm ve birkaç muhtemel senaryoyu değerlendirdim.

History is a discipline that explains past events in a causal relationship. Like all branches of this discipline, history of art examines the subject it deals with in a certain causality. Therefore, it is necessary to evaluate the art both in its own creation process, and with a consideration of the environmental factors. The connection of causality is one of the basic issues that philosophy emphasizes, so that when we consider its emergence and development processes, it is possible to describe the research field we call philosophy as the science of causes. As a matter of fact, the philosophical quest from ancient times, which first appeared in Ancient Greece, is a connection between the phenomena observed in nature and the first cause behind them or a reason for them. The causality relation, which nature philosophers initially attempted to imagine through mechanical conditioning, felt an increasing need to find explanations other than rigid mechanics, an issue that many philosophers from Anaxagoras to Plato, from Aristotle to Hume, had to deepen. Obviously, the rejection of causality provokes difficulties, and so does its acceptance. The first case introduces us into a whole absurdity while the second comes with the risk that determinism does not leave space for human liberty. One of the practical solutions that men have found against the danger of being trapped in determinism is art itself. The art that opens the door to an escape from the chain of causes in terms of the creation process has yet to take place in a certain causality in terms of the external and historical conditions to which it belongs. In my article, we discussed the conditions for carrying out a groundwork to reach out to some predictions of what might be the determinative elements of the art of the future, and we have evaluated several possible scenarios by pushing causality from present time to the next decades by means of foreseeable estimations.