Mülkiye Dergisi, vol.38, no.2, pp.93-112, 2014 (Peer-Reviewed Journal)
Dreyfus davasından Cezayir Savaşı’na kadar entelektüeller Fransa’daki kamusal tartışmanın merkezine yerleşmişlerdir. Alain Badiou’ya göre Sartre’ın evrensel/bütünsel entelektüeliyle Foucault’nun özgül/spesifik entelektüelini karşılaştırmak çok alışılageldik bir yaklaşım olsa da Pierre Bourdieu’nün kolektif entelektüeline uzanan bir hat içinde değerlendirdiğimiz zaman, bu konudaki tartışmanın sadece belli bir kavramın içeriğinden fazlasına yöneldiğini görebiliriz. Bu kavramın soy zinciri varoluşçu bir bireysel sorumluluk düşüncesine karşı yapısalcı bir cevaptan ibaret olmadığına işaret etmektedir. Burada söz konusu olan bireysel bir seçim değil epistemolojik bir bakış açısıdır. Foucault, Sartre’ı dönemin Fransa’sında hakim olan iki felsefi akımdan, bir deneyim, duyu ve özne felsefesinin yanında değerlendirir: diğer yanda bir akılcılık, bilgi ve kavram felsefesi bulunmaktadır. Sartre’ın yaklaşımı daha önce de antropolog Lévi-Strauss tarafından eleştirilmiştir.