Uluslararası Sosyal Bilimler Akademi Dergisi, cilt.5, sa.11, ss.148-166, 2023 (Hakemli Dergi)
Malinowski etnografya bilimindeki saha çalışmalarının bir uzantısı olarak dil hakkında
teorik bir görüş geliştirmiş ve onu “edimsel” [pragmatic] diye nitelendirmiştir. Böyle bir
nitelendirme yapmasının sebebi, yazısı olmayan yerli kabile lisanları kadar yazısı olan
toplumların lisanlarında da bulunduğunu öne sürdüğü ortak bir işlevsel özelliktir: Genel
olarak dil edimsel bir işleve sahiptir. Malinowski’ye göre, dilin, zihinsel sürece paralel
giden ve ona tam olarak tekabül eden bir süreç olduğunu ve dilin işlevinin, insanın
zihinsel gerçekliğini, sözel eşdeğerlerin ikincil bir akışında yansıtmak veya kopyalamak
olduğunu savunan görüş hatalıdır. Malinowski’nin nezdinde dilin ana işlevi düşünceyi ifade
etmek, zihinsel süreçleri kopyalamak değildir. Malinowski böylece, felsefe literatüründe
sık rastlandığı kadar Boas gibi etnografların yazdıklarında da rastlanan “zihinci” ya da
“bilişselci” karakterli dil ve anlam kuramlarına karşı çıkar. İster “iptidaî” denen
kabilelerdeki ister “uygar” denen toplumlardaki lisanlar olsun, genel olarak dilin insan
davranışında aktif edimsel bir rolü vardır. Malinowski dili, bütün müşterek insan
eylemlerinin zorunlu bir bileşeni addeder. Ona göre dil sadece toplumsal hayatta kolektif
iş görme (avlanma, tarım, savaş, vb.) durumlarında muhatabını/muhataplarını eyleme
sevk etmedeki talimat verici ifade türlerinde değil, havadan sudan sohbet amaçlı ifade
türlerinde de esasen toplumsal bir eylem karakteri taşır. Makalemizde, Malinowski’nin
büyük bir etnograf ve dil antropolojisinin kurucusu olmasının yanında edim bilimi alanının
isimsiz kahramanı olduğunu savunuyoruz. Onun dilin edimsel işlevine yaklaşımı ile
Austin’in dilin icra edici işlevine dair analizleri ve söz edimleri kuramı arasındaki
benzerliklere de işaret ediyoruz