POPPER’IN DİLİN TÜREYİŞİ VE İŞLEVLERİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELERİ


Altınörs S. A.

INTERNATIONAL MEDITERRANEAN SCIENTIFIC STUDIES CONFERENCE, 8 - 09 Haziran 2024, ss.6-14

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Sayfa Sayıları: ss.6-14
  • Galatasaray Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Popper, eserlerinde toplum, devlet, siyaset, tarih, bilgi, bilim ve varlık başta olmak üzere
felsefenin büyük meseleleri üzerine özgün düşünceler ortaya koymuştur. Ülkemizde Popper
üzerine yapılan araştırmaların ürünü olan değerli tezler ve makaleler incelendiğinde genellikle
bu konuların ağırlıkta olduğu görülmektedir. Bu yazıda Popper’ın dil felsefesi alanındaki
düşüncelerini inceleyerek Türkçe literatüre mütevazı bir katkı yapmaya çalışacağız. Öncelikle,
dilin ortaya çıkışına dair ortaya koyduğu senaryoyu ve bunu desteklemek için öne sürdüğü
gerekçeleri inceleyeceğiz. Ardından dilin işlevlerine ilişkin özgün iddialarını gözden
geçireceğiz. Popper’ın dilin türeyişine ilişkin senaryosu, insanın doğal seçilim süreciyle önce
biyolojik sonra da kültürel evrimini arka plan olarak alır. Ona göre dilin türeyişinin ana nedeni,
dar anlamda bir iletişim yeteneğinin türe sağladığı biyolojik avantajdır. Dar anlamdaki bu
iletişim yeteneğinin insan dışındaki bazı hayvan türlerinde de görüldüğüne işaret eden Popper,
hocası Karl Bühler’in dilin işlevlerine ilişkin üçlü sınıflandırmasını benimser ve buna dördüncü
ve daha üst düzey bir işlev ekler. Bühler konuşmanın üç işlevini, en primitif olanından en
gelişmiş olanına doğru şöyle sıralar: [1] dışa vurma veya ifade etme, [2] sinyal verme ve [3]
tasvir etme. Popper bunlara, [4] argümantatif işlevi de ekler. Popper ifade etme işlevini, içsel
bir durumun dışa vurulması olduğunu söyler. Termometre ya da trafik lambası gibi basit
cihazlar bile bu anlamda durumlarını ifade ederler. Hayvanlar ve bazen bitkiler de içsel
durumlarını ifade ederler. Sinyal verme işlevi, ilk işlevden daha üst düzey bir işlevdir ve ilkini
ön gerektirir. Kendimizi ifade edişimiz (ister dilsel ister başka türlü olsun) bir hayvanda ya da
insanda bir tepkiye yol açtığında, bunun bir sinyal olarak alındığını söyleyebiliriz. Dilin tasvir
edici işlevi, alttaki iki işlevi ön gerektirir. Bu üçüncü işlevi karakterize eden şey, ifade etme ve
iletişim kurmanın ötesinde, doğru ya da yanlış olabilecek ifadeler üretmektir ve Popper
doğruluk ve yanlışlık kıstaslarının burada devreye girdiğini belirtir. Ona göre, insana, hayvan
geçmişini aşma olanağı veren yegâne şey, “tasvir edici” seviyede durup kalmayan ve ona akıl
yürütme imkânını kazandıran argümantatif bir dil becerisine sahip olmasıdır. Popper insan
beyni ile insan zihninin, dil ile etkileşim içinde geliştiğini; insanın konuşmayı ve söylenenlere
ilgi duymayı seçerek beynini ve zihnini geliştirmeyi seçtiğini; argümantatif seviyedeki dil
becerimiz sayesinde, tasvir etmekten eleştiriye ve müzakereye, “sübjektif bilgiler”den “objektif
bilgiler”e geçtiğimizi; böylece bütün kültürel yaratımlarımızı kapsayan bir Dünya-3’e dâhil
olduğumuzu savunur.

In his works, Popper has put forward original considerations on the great issues of philosophy,
especially society, state, politics, history, knowledge, science and being. When the precious theses and articles, which are the products of research on Popper in our country, are examined,
it is generally seen that these topics are predominant.
In this paper, we will attempt to make a modest contribution to the Turkish literature on Popper
by analyzing his considerations in the philosophy of language. First, we will examine the
scenario he presents about the emergence of language and the justifications he puts forward to
support it. We will then review his original claims about the functions of language. Popper’s
scenario for the emergence of language takes as its background the biological and then cultural
evolution of human beings through the process of natural selection. According to him, the main
reason for the emergence of language is the biological advantage provided to the species by a
communication capability in the narrow sense. Pointing out that this communication capability
in the narrow sense is also observed in some animal species other than humans, Popper adopts
his teacher Karl Bühler’s threefold classification of the functions of language and adds a fourth
and higher level function to it. Bühler lists the three functions of the speech act, from the most
primitive to the most advanced, as follows: [1] expressing, [2] signaling and [3] describing.
Popper adds to this [4] the argumentative function. Popper says that the expressive function is
the externalization of an internal state. Even simple devices like a thermometer or a traffic light
express their state in this sense. Animals and sometimes plants also express their inner states.
The signaling function is a higher level function than the first one and pre-requires the first one.
When our self-expression (whether linguistic or otherwise) provokes a reaction in an animal or
a human being, we can say that it is received as a signal. The descriptive function of language
presupposes the two lower functions. What characterizes this third function, beyond expressing
and communicating, is the production of statements that can be true or false, and Popper states
that this is where the criteria of truth and falsity come into play. According to him, the only
thing that allows human beings to transcend their animal past is the possession of an
argumentative language capability that does not stop at the “descriptive” level but enables them
to do reasoning. Popper argues that the human brain and human mind develop in interaction
with language; that human beings choose to develop their brains and minds by choosing to
speak and by choosing to be interested in what is being said; that through our argumentative
level of linguistic capability, we move from description to criticism and discussion, from
“subjective knowledge” to “objective knowledge”; and that we thus participate in an World-3
that includes all our cultural creations.