Dünya Dilleri, Edebiyatları ve Çeviri Çalışmaları Dergisi, vol.4, no.1, pp.106-122, 2023 (Peer-Reviewed Journal)
The fact that André Malraux did not give important roles to his rare female characters in his novels and the discourses of some of the male characters in his novels, which would today be considered sexist, combined with some real-life testimonies have led some to create the image of a misogynistic Malraux. Moreover, some claim Malraux spared very little space to women in his novels because he was a misogynist, and hence he drew a negative image of women. This has led to a sterile and narrow-minded perspective that attributes some of the fictional discourses to Malraux the human being. However, in order to properly evaluate the presence (or absence) of women in Malraux's novels, it is imperative to consider the author's philosophy, his understanding of the novel, the nature of his novels, and the intellectual and literary dynamics of the period. It is very easy to explain the lack of female presence with the nature of his novels, since these metaphysical epic novels, which can be read as modern tragedies, are narratives of men fighting against their fate. Therefore, the real problematic is not whether Malraux was a misogynist or not, but how women are positioned within the intellectual and literary dynamics of his novels. What is decisive in the positioning of woman is the understanding that sees woman as a figure of the other and an erotic tool. To a large extent, the source of this understanding should be sought in the intellectual climate of the Interwar period.
20. yüzyıl Fransız romanının köşe taşlarından André Malraux’nun romanlarındaki sayısı zaten oldukça az olan kadın karakterlere önemli bir rol vermemesi ve romanlarındaki bazı erkek karakterlerin günümüzde cisiyetçi olarak adlandırılabilecek söylemleri, ilk eşi Clara Malraux’nunkiler gibi gerçek yaşamdaki kimi tanıklıklarla birleşince kimilerinin gözünde kadın düşmanı bir Malraux imajının yaratılmasına neden olmuştur. Dahası, sanki Malraux bir kadın düşmanı olduğu için romanlarında kadına olabildiğince az yer vermiş, o yine aynı nedenle kadınla ilgili olumsuz bir imaj çizmiş gibi bir anlayış gelişmiştir. Bu da kurmaca yapıtındaki kimi söylemleri, insan olarak Malraux’ya atfetmek gibi çok da anlamlı olmayan, kısır ve dar görüşlü bir bakış açısı doğurmuştur. Oysa, bizim de bu makalede ortaya koymaya çalıştığımız gibi, Malraux’nun romanlarındaki kadın varlığını (ve yokluğunu) doğru bir biçimde değerlendirebilmek için yazarın felsefesini, roman anlayışını, romanlarının doğasını, dönemin düşünsel ve yazınsal dinamiklerini dikkate almak zorunludur. Kadın varlığının azlığını romanlarının doğasıyla açıklamak son derece kolaydır; zira modern tragedyalar olarak okunabilecek bu metafizik epik romanlar yazgılarına karşı savaşan erkeklerin anlatılarıdır. Bu nedenle gerçek sorunsal Malraux bir kadın düşmanı mıydı, değil miydi sorusundan çok romanlarının düşünsel ve yazınsal dinamikleri çerçevesinde kadının nasıl konumlandırıldığıdır. Kadının konumlandırılmasında belirleyici olan, kadını ötekinin bir figürü ve erotik bir araç olarak gören anlayıştır. Bu anlayışın kaynağını büyük ölçüde İki Savaş Arası dönemin düşünsel iklimininde aramak gerekir.